İçeriğe geç

Renkler Ve Sesler Balat

Geçen hafta sonu, kalbimin diğer yarısıyla Balat’a gittik. Taş yolları, renkli ve küçük evlerin arasından yükselen Fener Rum Lisesi’nin etkileyici mimarisi, bizi adeta hipnotize etmeye başladı. Etrafında dolaşmaya ve fotoğraflar çekmeye doyamadık.

Turist grubunu gezdiren bir rehberin sesine kulak misafiri olduk. Lise hakkında tarihi bilgiler anlatıyordu. Bir yandan binayı inceliyor, bir yandan da rehberi dinliyordum. Binanın mimarı Konstantinos Dimadis’miş. Marsilya’dan getirilmiş kırmızı tuğlalar ve granit kullanılmış. Şato tarzındaki görünümüyle, zamanında burada eğitim gören çocukların sesleri “Biz buradayız!” der gibiydi.

Daha fazla yer görmeyi bilgiye tercih ettiğim için gruptan ayrıldım. Yokuşları inip çıkarken her köşesi çığlıklar ve renklerle doluydu.

Her ne kadar turistik bir bölge olduğundan dükkanlar işe yaramaz hediyelik eşyalarla dolu olsa da, ben daha çok gezmek istiyordum. Camiler, tarihi evler ve kiliselerin iç içe olduğu bölge, her köşesinde merak uyandırıyordu. Dönüp dolaşıp Rum Lisesi’nden gözlerimizi alamıyorduk.

Binlerce adım atarken, ayaklarımın altından tarih akıyordu. Küçük pencerelerdeki saksılar, evlerden büyük kapılar ve estetik emeğin sonuçları bir yana… Burada döneminde yaşamış insanları düşündüm. Bu evlerde yemekler yeniyor, okullara gidiliyor; mutluluk ve hüzün bir arada yaşanıyordu. Günümüzden bir farkı yoktu gibi. Sadece zamanın yavaş akması ve sanata olan düşkünlükleri dışında… Anlayış ve mutlu olmayı o kadar özledik ki, bu duygular neredeyse unuttuklarımız arasında yer alıyor.

Eski Osmanlı mezarları, hâlâ yaşanılan evler ve akan hayat… Her şey o kadar üst üste binmiş ki… Durup saatlerce bir sokakta etrafı izlemek bile günü tamamlamaya yetecek hisler uyandırıyordu. Geçmişin zarafeti, şimdinin yüzeyselliğiyle hiç uyuşmuyordu. Aralarında bir kavga vardı ve üzgünüm ki kazanan, yeni düzen oluyordu. Bir bardak çayın elli liraya içildiği yerde, dans eden turistlerin neşesi ve bizim dertlerimiz… Hortum gibi birbirine dolanmış.

Hissetmek güzel bir duygu. Sevdiğini mutlu etmek, en güzel hislerden. Onun gözlerindeki denizlerde kaybolmak ve yine elinden tutması… Çok güzeldi. Ne ona doyabilirim ne de yaşamaya.

Görsel Kaynağı