Yapılacaklar listemde çok şeyler var. Bazıları küçük, bazıları büyük. Öncelik, gereksinimlere göre değişiyor. Bazen de beklenmedik, konular ortaya çıkıyor. Hepimizin benzer planları vardır. Hayatta kalmak önceliğim ise, diğerleri geride kalıyor.
Nasıl olur? Ne yapılır? Sorularından fırsat bulursam, listeyi tamamlama çabası devam eder. Listenin sonuna ulaşmak başarı göstergesi midir? İmkansız sayılmaz. Hedefler belirlendikten sonrası kolay gibidir. Aslında açık seçik belli herşey. Daha iyiye ulaşma hayalleriyle, şimdiki zamanı kaçırmak…
Kaygılar içerisinde, kaygısızlaşıyorum.
Listedeki basamakları bir bir çıkıyorum. Geriye düşme seçeneğim yok sayılır. Yılmak yok!
Okul, evlilik, çocuklar… Sorun olarak gördüğümde, gözüm korkar. Yaşamın basamakları olarak düşündüğümde, sadece ilerleyen süreçler.
Güneşin yüzünü göstermeye utandığı bir sabah, burnumun ucunu göstermeyen sis çökmüş. İş arkadaşımın beyaz aracıyla eve dönüyoruz. Gece vardiyasının uykusuzluğu gözlerimizde. Yavaş yavaş gidiyoruz. Sağ tarafa park etmiş, kırmızı bir araç. Dörtlü sinyalleri yakmış. Büyük ihtimal bir sıkıntısı var. Merak edip, önünde durduk. Pastel renklerinde giyinmiş, genç bir kadın. Kaputu açmış, düşünceli düşünceli bakıyor. Bizim durduğumuzu fark etmemiş. Yanına gidince, biraz irkildi. Bir şeyler mırıldanıyor… Ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Yardım edebileceğimiz bir şey ise; “Biz de Bakalım.” teklifinde bulunduk. Naif bir ses tonuyla, teşekkür etti. Yol yardımını çağırmış. Bir fabrikanın müşteri destek yöneticisiymiş. Herşeye rağmen olumlu duruşunu bozmayan, güçlü ve zarif birisi.
Akşam işe gitmek için servisi bekliyorum. Mahalle pazarına yakın bir yerde durağım. Ellerinde poşetler, sağa sola koşturan insanlar. Güneş evlerin arkasında kalmış. Karalar giyinmiş birisi, pazardan gelenlere el uzatıyor. Çoğunlukla, geri çevriliyor.
Dakik şoförümüz geldi. İki üç kişi önlerde, bir kişi en arkaya oturmuşlar. Bende öne yakın, ortaya oturdum. Biten yolların, bitmeyen soruları: Yarın olur mu? Sabah kaçta çıkarız? Gece de sevdiğim iş arkaşımla, denk gelmişim. Sabaha kadar; siyaset, cinsellik ve parasal konulardan, sınırsız sohbetler…
Kışın ortasındayız. Ağaçların dalları kazık gibi çakılmış. Otlar somurtuyor. Kalın kıyafetler, içimizdeki ateşi koruyor. Bazen saçmalasada iyi çocuktur. Teknolojiyle arası iyi sayılır. Çevremde teknik konulara hakim birisini bulmak zor. Forumlardan, sosyal medyadan duyduklarıyla konuşanlar yerine, uygulamada deneyimli insanları tercih ediyorum. Ne yapsın, o da öyle işte.
Yarın, kardeşimin gelecekteki eşinin ailesiyle, tanışacağız. Bir çay içeriz. Yemeğe kalmayız. Bu hastalık herşeyi değiştirdi. Bence, masrafsız düğün yapmak için, iyi bir fırsat. Aile arasında, yüzükler takılır. Biraz ikramlar ile olur biter.
Fabrikanın çatısına bakıyorum. Saçaklarından, soğuyan sular damlıyorlar. Işık ve sessizlik düşünmek için yönlendiriyor. Karşı komşunun köpeği, yarım saattir havlıyor. Aç olduğunu sanmıyorum. Sahibi çok iyi bakıyor. Yine de biraz sonra bakarım. Aynı yerde kalmanın verdiği sıkıntıyla, bunalıyorlar. Arkadaş arıyorlar. Yoldan geçen iş makinelerini hiç sevmiyorlar. Çıkardıkları sese verdikleri tepkiler…
İş çıkışı, aracının cam silecek suyu bitmiş. Bir bidonla, yaklaşık üç litre su verdim. Fazlasıyla yetti. Onlar evlerine giderken, geride kalan bekçileriz.
Görsel Kaynağı: https://pixabay.com/photos/rocks-cairn-balance-rock-balancing-15712/